İzlenenler,  Yaşam

Mukadderat Film İncelemesi

Mukadderat Film İncelemesi

Mukadderat, Kastamonu’nun Cide ilçesinde geçen bir kadının dönüşüm hikâyesini anlatıyor. Sultan, eşini kaybettikten sonra yalnız kalmamak için yeniden evlenmeyi düşünür. Ancak bu karar, sadece kişisel bir tercih olmaktan çıkar; çocuklarının tepkisi, çevrenin beklentileri ve kasaba halkının sessiz yargısıyla karşı karşıya gelir. Film, bu süreci hem bireysel bir mücadele hem de toplumsal bir yüzleşme olarak işler.

Aslında geleneksel olarak aktarılan kadınların zihin dünyasında bir yere ait olma durumunu gözlemliyoruz. Hayatı boyunca ya birinin kızı ya da eşi olan Sultan karakteri eşi ölünce boşluğa düşüyor. Sonra fark ediyor ki kendisi zaten bir birey ve yapabildiklerini keşfediyor.

Sultan’ın hikâyesi, Anadolu da kadın olmanın ne demek olduğunu göstermekle kalmıyor, aynı zamanda kadınların girişimci yönlerine de ışık tutuyor. Evlenme fikrinden vazgeçtikten sonra, Sultan pazara çıkar, sebze satar ve evini pansiyona çevirerek ekonomik bağımsızlık kurar.

Hikaye de işlenen konular, toplum baskısı, ‘elalem ne der’ nidaları, bu yaştan sonra… ile başlayan kısıtlayıcı cümleler Anadolu’nun kesimden kesimine değişen olgular aslında. Lakin pek çoğunda gerçeklik payı da var elbet.

Sultan’ın kendini bulma hikayesinin yanında kızının konusu eleştiriliyordu. Şahsi olarak değerlendirmek gerekirse Sultan’ın kızının miras paylaşımında ısrarcı olması bana mantıksız geldi. Anadolu’da devlet hukukunu geçtim İslam hukukuna göre paylaşım bile yapılmazken (ki bu da aile bazlı değişiklikler gösteriyor) ölen babanın kızına 3 te 1 pay vermesi fazla eleştirilmiş. İslam hukukuna göre zaten bu adaletli bir paylaşımken bunu tekrar tartışmak film “İslam’ı mı eleştiriyor?” sorusunu getirdi.

Toplumun biçtiği rollere sıkışmayan, kendi yolunu çizen bir kadın hikâyesi anlatıyor. Ve bunu yaparken süslü cümlelere değil, sade gerçekliğe yaslanıyor. Evet güzel hikaye, evet zamanında gerçekten böyle savaşlar verdi kadınlar. Ama artık kadının çalışması eleştirildiği kadar söz edilmiyor.

Elbette göz ardı edilemeyecek kadar kadınların okuması, çalışması, sosyal hayatta yer etmesi zor olan aileler ve toplumlar var. Lakin bu oran bölgesel değil ailesel çembere kadar düştü.

Keza ben İslami çerçeveden bakan bir Müslüman kadın olarak eleştiririm. Bir kadının helalden ve haram sınırlara geçmeden para kazanması kendi işini kurmasında bir bahis göremiyorum.

Sultan karakterinin evinde bakacağı çocuk kalmamışken, sorumluluğunu aldığı bir eş yokken kadın ne yapsın evde. Böyle bir bireyin ya kendisine katkısı olacak bir işle meşgul olması ya da topluma faydası olacak bir şeyler yapması insani bir ihtiyaçtır zaten.

Sadece yaptığı bahçeyle ilgilense ya da torunlarına baksa veyahut bir kursa gitse de o kendini keşfetmeye devam edecekti. Mevzu sadece para kazanmak olmamalı. Kadın gelişmeye devam etmeyi seçiyor. Bence konuşulması gereken mevzu bu. Yerinde saymamayı daha da ileri gitmeyi, bahçe yapıyorsa emeğinin karşılığını almayı; boş bir odası varsa pansiyon olarak işletmeyi ve tabi çevresindeki kadınlara da bu vesileyle istihdam sağlamayı seçiyor. Amaçsız kalmıyor kadın. Sabah programlarını takip edip, komşularla dedikodu yapmayı tercih etmiyor. Çalışıyor.

Bu çalışmanın içine ilim öğrenen kadınları da katabiliriz. Film bundan bahsetmiyor ama benim aklıma çalışan kadın denildiğinde ilim öğrenen, çocuğunu kendi yetiştirmeyi seçen, inancı için çabalayan, ve tabi mesleğini icraa eden kadınlar da geliyor. Emek veren kadınlar.

Film güzeldi. İçinde müstehcen sahne yoktu ve bir konusu vardı. Filme puanım 6,5/10

Filmden küçük bir kesit.